Page 20 - Diyabet Sayı:71
P. 20
sağlıklı yaşam
Hayatta kalanın suçluluğu ne demektir? Neden
depremi yaşamayan insanlar kendilerini suçlu his-
sediyorlar? Bu duyguyla nasıl başa çıkılmalıdır?
Kitlesel ölümlere neden olan ve ruhsal travma
yaratma potansiyeli taşıyan olaylardan sonra hayatta
kalan ve yaşamaya devam eden kişilerde görülen bir
duygudur. Kişi başını sokacak bir evi, gideceği bir
işi, yiyecek sıcak bir yemeği, yatacak rahat bir yatağı,
giyecek türlü giysileri, sosyalleşme imkanları olduğu
için; kendisi ve yakınları hala hayatta olduğu için, hatta
nefes aldığı için bile suçlu hissedebilir. Bu tür suçluluk
duyguları yaşayan bireylerin zihinleri genellikle
travmatik olayı yaşayan bireyler hakkında ‘onlara
yardımcı olamadım, onları koruyamadım, elimden
geleni yapamadım…’ gibi düşüncelerle meşguldür ve
bu düşünceler güçlü suçluluk ve utanç duygularına yol
açmaktadır.
Esasında bir algı çarpılması söz konusudur; kişi
olayla ilgili detaylara süreğen ve yoğun bir biçimde kendisinden ‘kontrolü altında olmayan bir olayı
kendimizi maruz bırakmamız durumunda travmatik kontrol edebileceğine dair’ bir beklentiye girmiştir; bu
olaydan bizler de dolaylı olarak etkilenebiliriz ve tümgüçlü beklenti esasında gerçek dışıdır. Çünkü kişi
ikincil travmatik stres veya şefkat yorgunluğu olarak kendisinden yapamayacağı bir şeyi yapmayı, kontrol
tanımladığımız problem gelişebilir. edemeyeceği bir olayı kontrol etmeyi beklemekte ve bu
konuda yoğun bir sorumluluk duygusu taşımaktadır.
Depreme ait görüntülerin veriliş biçimi hem Oysa ki insan, pek tabiidir ki; sebebi olmadığı
depremi doğrudan yaşayan kişileri hem de medya ve ve kontrol edemeyeceği bir olayın suçlusu ya da
sosyal medya aracılığıyla olaya tanıklık eden kişileri sorumlusu olamaz.
travmatize edebilmektedir. Yaşadığımız depremler
zaten son derece korkunç ve dehşet verici iken bir de bu Bazı kişiler bu duyguyu öyle yoğun yaşarlar ki
depremlere ait acı verici ya da ürkütücü detaylar içeren bizzat depresyonun klinik belirtilerini yaşamaya
görsellerin insan ruhunda daha derin yaralar açarak başlayabilirler; uyku-iştah kaybı, mutsuzluk, yaşamdan
ruhsal etkilenmeyi artırma riski bir hayli yüksektir. zevk almama, ilgi ve istek kaybı, suçluluk ve pişmanlık
İnsanların yaşadığı ızdıraba ve çaresizliğe ek tanıklıklar duyguları, sosyalleşmekten kaçınma ve içine kapanma,
getiren bu tür paylaşımların tek etkisi yaşanan acıyı yorgunluk ve konsantrasyon güçlükleri gibi. Özellikle
daha da katlamak, adeta yaraya tuz basmak olacak; de travma geçmişi olan, geçmişte depresyon öyküsü
kaybı olanların acısını daha da alevlendirecek ve ek olan, benlik saygısı düşük olan, sosyal desteklerden
yaralar açacaktır. Bu nedenle paylaşılmamalıdırlar. yoksun olan ve başa çıkma stratejisi düşük olan
bireylerde hayatta kalanın suçluluğunu daha fazla
Elbette burada kastettiğim, sanki böyle bir olay hiç görürüz.
yaşanmamış gibi olayı görmezden gelmek, kendimizi
izole edip hiç bilgi edinmemek değildir. Acıyı elbette Bu duyguyla başa çıkmak için öncelikle kişinin
yaşayacağız ve zaten hissedilen çok büyük bir acı, olay ne yaşadığının, kendi duygusunun farkında olması
zaten son derece korkunç ama acıyı, hayal kırıklığını, gerekir; bu duygunun ve kendinden beklediklerinin
öfkeyi, korkuyu veya suçluluğu daha fazla yaşamanın gerçek dışılığını anlamalı, kendine adil davranmadığını
da kimseye ek bir faydası yoktur. Acının içine daha kabul etmelidir. Kontrol edebileceği ve edemeyeceği
fazla gömülerek bunun altından kalkamayız. Belli durumların ayırdına varma ve enerjisini kontrol
aralıklarla ama bir taraftan da günlük rutinlerimizi edebileceği konulara yöneltme; örneğin yardım
devam ettirerek makul düzeyde bilgi edineceğiz ki faaliyetlerine koşullarının imkan verdiği ölçüde destek
bu bizim süreçle uyumlanmamız, ruhsal anlamda verme, kontrolü altında olmayan konulara müdahale
örselenmememiz, sağduyumuzu korumamız ve edemeyeceğini kabul etme ve bunu bir yenilgi ya da
olumsuz duygularımızı kontrol altında tutabilmemiz zayıflık gibi görmeme, özşefkati gündemine alma, yas
için gereklidir. tutabilme ve sosyal destek sistemlerini devreye sokarak
18 NİSAN 2023